Ana içeriğe atla

Barok Mimarisi

Rönesans’ın geometrik düzen, matematiksel akılcılık (oran ve orantı formülleri vb) ve uyum ilkeleriyle çelişen bireyselci Maniyerist tasarımanlayışı 17. Ve 18. Yy da da artarak sürmüştür. Bu yy larda ortaya çıkan ve ‘barok mimari’ olarak bilinen bu yeni akım, Rönesans’ın yalınlıkla da ifade edilen biçim anlayışıyla taban tabana zıt, muğlaklık ve karmaşıklık üzerine kurulmuş yeni bir tasarım anlayışının savunucusu olmuştur. Bu yeni anlayışta plastiklik, mekansal derinlik ve ağır bezemelerle desteklenen iç mekan ön plana çıkmaktadır. Bu özelliklerin gerisinde yatan temel amacın ise mekan kullanımına ilişkin mistik duyguların kullanıcıya aktarılma isteği olduğu savunulmuştur.

MİMARİ ÖZELLİKLER 

Barok mimarisinin tipik özelliklerini geniş ölçüde yansıttığına inanilan kilise mimarisi genellikle aşağıdaki dış cephe özellikleriyle tanınmaktadır: 

1. Giriş cephesinde özel yuvalar içinde tamamen bağlantısız olarak serbestçe duran 2 şerli ya da 3 erli kolonlar 
2. Kemer, yarım kemer, pediment, plastr, korniş vb mimari elemanların yanısıra heykel figürleri ve ağır süs donatıyla elde edilen dinamik cephe görüntüsü 
3. Taşıyıcı sistemi oluşturan yapı bileşenlerinin ağır süs elemanlarıyla gizlenmesi 

Barok yapının iç mekan özellikleri genellikle aşağıdaki unsurlardan oluşmaktadır: 

1. Merkezileştirilmiş uzunlamasına plan ya da elipse dönüştürülmüş bir merkezi plan 
2. İç mekanı çevresinde devamlılığı sağlanmış, dalgalı yüzeylere sahip duvarlar 
3. Tonoz, kubbe ve kemer strüktür elemanlarını taşıyan kolonların iç mekandaki ritmik dağılımı
4. Mimari öğelerle ovalleştirilip, pahlanarak yok edilen iç mekan köşeleri 
5. Pencereler etrafında farklı dalgalı bulut etkileri ve melek figürlerinin fresklerle resmedilmesi 
6. Bulut görüntülerinin çoğunlukla rölyef biçiminde yüzeye oyulması 
7. Duvar ve tonoz yüzeylerinin birlikte kavislendirilip biçimlendirilmesi 
8. Ağır süsleme donatısıyla iç mekanın fiziksel sınırlarının bulanıklaştırılması 
9. İç mekanı tanımlayan mermer kaplı yan duvarlarda oluşturula localar 
10. Localar içine yerleştirilen kutsal figür (aziz, azize, ve melekler) tasvirleri 
11. Antropometrik figürlerin arkasından aşağı doğru akan ışık selinin yıldızlı ışınlarla simgeleştirilip, loca alınlığının arkasındaki bir pencereyle aydınlatılması

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mimarlığın Öyküsü - Orantı & Ölçek

Leland M. Roth’un “Mimarlığın Öyküsü” yazısının bu kısmında orantı, ölçek ve bunların mimarideki yeri açıklanmıştır. Orantı Pythagoras, uzunlukları 3’e 2 oranına sahip iki sıkı telin birlikte çekildiğinde beşinci diye adlandırılan tonu üreteceğini gösterdi ve diğerinin iki katına sahip bir tel aynı tonu bir oktav daha düşük olarak üretecektir. Eskiler, insan biçiminin tanrıların biçimine dayandığına inandıklarından, evrensel ve tanrısal geometrik ve orantılı ilişkilerin insan bedeninin orantılarında da gözlemlenebileceğine inanıyorlardı. Vitrivius, göbeği merkez alarak insan bedeninin uzantılarının geometrik şekillerin en temeli ve ideali olan bir kare ve dairenin kenarlarında yer alışını betimler. Vitrivius, irrasyonel sayılı geometrik figürlerin nasıl oluştuğunu da betimlemiştir. Yunan mimarlığı ve tasarımıyla ve bir bütün olarak Klasik mimarlıkta en ilişkilendirilen orantı sistemi Altın Kesit veya Altın Oran denilen sistemdir. Genel olarak iki eşit olmayan parçanın il...

Avrupa’da Gotik, Rönesans ve Barok Mimarilerin Çatı ve Cephe Sistemleri Açısından Karşılaştırılması

Avrupa’da Gotik, Rönesans ve Barok mimarileri farklı ortamlarda doğup gelişmiş, mimari biçimlenmeleri de farklı olmuştur. Gotik mimarinin doğduğu Ortaçağ, ruhani-uhrevi yetkinliğe ve öbür dünyadaki kurtuluşa, Rönesans’ın doğduğu Yeniçağ ise, dünyevi yetkinliğe ve bu dünyadaki kurtuluşa önem veriyordu. Bunun anlamı, insanın öbür dünya nimetlerinden vazgeçmesi ve bu dünyanın nimetlerine önem vermesi oluyordu. Ortaçağ dogmalarının yerini Yeniçağ’da bilgi, dünyevi güzellik, kişisel başarı, mal ve mülk alıyordu. Barok’ta ise, Rönesans akılcılığı (rasyonalizm), yerini duygulara ve sübjektivizme bırakıyordu. Bu farklılıklar mimaride, özellikle çatı ve cephe düzenlerinin farklılaşması ile somutluk kazanıyordu. Gotik’in adeta sonsuzluğa ve Tanrı’ya yükselir gibi inşa edilmek istenen dikey ve ufki sistemli bazilikal yapısı, Rönesans’ta merkezi sistemli yapıya ve cephede yatay hatlara dönüşüyordu. Barok’ta ise, Rönesans’ın sakin figürü hareketleniyor, organik ve esnek formlar ile sessizlik gürü...

Tasarım Felsefesi-2

İsmail Tunalı’nın “Tasarım Felsefesi” yazısının  bu bölümünde mimarlığı tasarım modeli üzerinden açıklamıştır. Karl Schwanzer bir mimari yapıya “dört duvar ve bir damdan daha fazlası” diyerek sanatsal, sosyolojik, antropolojik, estetik, tarihsel ve kültürel içerikler de yüklemiştir. Bir tasarım modeli olarak mimari yapı nedir? “Mimari yapı, belli bir biçim verilmiş mekandır.” Mimarlık Antiketi’den günümüze kadar geçerliliğini koruyan birtakım kategorilere dayanır. Bu kategorileri “Mimarlık Üstüne” kitabında ilk kez belirleyen Vitrivius’tur. Ona göre bu kategoriler: 1.Firmatias (kalıcılık, sağlamlık) 2.Utilitas (kullanışlılık, rahatlık) 3. Venustas (güzellik) Leon Battista Alberti ise aynı kategorileri şu şekilde sıralamıştır: 1.Comodita (kullanışlılık) 2.Perputuita (kalıcılık, sağlamlık) 3. Belleza (güzellik) İşlevsellik sorununa epistomolojik açıdan bakarsak ereksellik ve işlevsellik farklı kavramlardır. İşlevsellik burada tasarımsal bir anlama sah...