Ana içeriğe atla

Ergonomi ve Antropometri

Ergonomi: İnsan, ekipman, çalışma alanı ve çevresi arasındaki ilişkileri inceleyen ve bunlardan doğan problemler setini anatomi, fizyoloji, psikoloji bilimlerinin temel bulgularından faydalanarak çözmeye çalışan bilimdir.

Yunanca “iş yasası” anlamındaki ergonomi sözcüğü dilimizde “iş bilim” anlamında kullanılmaktadır.

Diğer bir tanıma göre ergonomi: “insanların anatomik özelliklerini, antropometrik karakteristiklerini, fizyolojik kapasite ve toleranslarını göz önünde tutarak endüstriyel iş ortamındaki tüm faktörlerin etkisiyle oluşabilecek, organik ve psikososyal stresler karşısında, sistem verimliliği ve insan-makine-çevre uyumunun temel yasalarını ortaya koymaya çalışan çok disiplinli bir araştırma ve geliştirme alanıdır.”

Ergonominin temel amacı; insan yeteneklerini en iyi şekilde kullanarak onu doğal yapısının içinde en uygun işe yerleştirmek ve performansının en yüksek düzeye çıkarılmasını sağlamaktır.

Konut; toplumun temelini oluşturan ailenin; bedensel, ruhsal sağlığını, kültürel etkinliğini ve toplumsal rolünü belirlemektedir. Aile yaşantısı üzerinde güçlü bir etkinliği olan konut, yaşamla ilgili birçok faaliyetin yürütüldüğü çevre olması, yürütülen faaliyetlerin belli bir enerji, mekan ve uygun çevre koşullarını gerektirmesi, konutta belirli standartların bulundurulmasının gereğini ortaya koyar.

Antropometri


Antropometri, ergonominin yoğunlukla yararlandığı bir veri kaynağını oluşturaktadır. Kelime anlamı; insan vücudunun boyutlarıyla ilgilenen özel bir bilim dalıdır. İnsana uygun bir çalışma ortamının düzenlenebilmesi için konut mobilyalarının, antropometrik ölçümlere uyum sağlaması ilk ve geçerli koşuldur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yöresel Konut Mimarisi ve Türkiye'deki Örnekleri Hakkında

"Yöresel Mimari" Nedir ? M.Ö. 11 000'de Jeriko (Eriha) ile ilk yerleşmeler görülür. İlk balık ağları da bu dönemde ortaya çıkmaktadır . Bina topluluklarına kent adı, ancak o aglomerasyonda üreticiler ve tüketicilerin organize olması durumunda verilebilir. Bu organize olma durumu yeni bina türlerini, dolayısı ile de yapı sanatında uzmanlaşmayı doğurmuştur. İşte çağlar öncesinden günümüze kadar yaşam geliştikçe yapı sanatı, daha sonra da mimari gelişti. Bir taşı diğerinin üzerine koymakla işe başlayan insan günümüzde en ileri teknolojiyi mimarlıkta kullanabilmektedir. Zaman geçse de günümüzde hâlen binaların üç süreç ile yapıldığı görülmektedir: 1. İlkel topluluklarda etkinliklerde henüz herhangi bir uzmanlaşma görülmez. Kişi tek başına veya ailesi ile birlikte bildiği birkaç basit teknik ile bir bina yapabilir. Bu bina genelde bir barınaktır ve her türlü organizasyondan yoksundur. Bu süreçle meydana gelen binalar aynı tipte olup, genelde doğada bulunan malzemenin old

Mimarlığın Öyküsü - Orantı & Ölçek

Leland M. Roth’un “Mimarlığın Öyküsü” yazısının bu kısmında orantı, ölçek ve bunların mimarideki yeri açıklanmıştır. Orantı Pythagoras, uzunlukları 3’e 2 oranına sahip iki sıkı telin birlikte çekildiğinde beşinci diye adlandırılan tonu üreteceğini gösterdi ve diğerinin iki katına sahip bir tel aynı tonu bir oktav daha düşük olarak üretecektir. Eskiler, insan biçiminin tanrıların biçimine dayandığına inandıklarından, evrensel ve tanrısal geometrik ve orantılı ilişkilerin insan bedeninin orantılarında da gözlemlenebileceğine inanıyorlardı. Vitrivius, göbeği merkez alarak insan bedeninin uzantılarının geometrik şekillerin en temeli ve ideali olan bir kare ve dairenin kenarlarında yer alışını betimler. Vitrivius, irrasyonel sayılı geometrik figürlerin nasıl oluştuğunu da betimlemiştir. Yunan mimarlığı ve tasarımıyla ve bir bütün olarak Klasik mimarlıkta en ilişkilendirilen orantı sistemi Altın Kesit veya Altın Oran denilen sistemdir. Genel olarak iki eşit olmayan parçanın il